Öğrenci Başarısına Ailenin Katkısı
Okul hayatında başarılı bir öğrenci, hem ailenin hem de öğretmenlerin önemli beklentileridir. Öğrenmeyi ,başarıyı engelleyen faktörler.
Bir öğrenci öğrenirken zihninin yüzde 20'sini, duygularının ise yüzde 80'ni kullanır. Yani dersini severek yapan çocuk daha başarılı olur. Çocuğuyla ilgilenemeyen, aile yaşantısında düzen bulunmayan, hayatları programsız anne-babaların çocuklarından düzenli ders çalışma ve başarı beklemeleri yanlış olur.
Bir öğrencinin okul başarısının kaynağı sadece çocuğun yetenek ve zekâsında görülmemelidir. Çocuk okul başarısında sadece akademik yeteneklerini ortaya koyar. Sosyal hayatta, sosyal ilişkilerindeki başarısı da en az okul başarısı kadar önemlidir. Çocuğun okul başarısı onun öğrenme yeteneğini yansıtır.
Okul hayatında başarılı bir öğrenci, hem ailenin hem de öğretmenlerin önemli beklentileridir. Ancak öğrenmeyi dolayısıyla başarıyı engelleyen birçok faktör vardır. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
Yeterli ve düzenli çalışmama, tekrar eksikliği
Çocuğun öğrenmeye karşı isteksizliği ve ilgisizliği
Bilgi, beceri ve yeteneklerin farklılığı
Psikolojik durum (arkadaş ilişkileri, anne-baba ilişkileri, kişilik özellikleri)
Uygun çalışma ortamının ve buna bağlı olarak düzenli, sistemli aile hayatının olmaması
Dersini severek yapan başarılı
Anne-baba çocuğun öğrenme ve başarı sağlamasından direkt sorumlu olmasalar da, başarı ve öğrenmeyi sağlayıcı şartların hazırlanmasından direkt sorumludur. Çalışma ortamı iyi bir şekilde düzenlenen, sistemli bir yaşantıya sahip ailelerin çocukları diğerlerine göre daha başarılı olmaktadır.
Bir çocuk öğrenirken zihninin yüzde 20'sini, duygularının ise yüzde 80'ini kullanır. Bu da şu anlama gelir: Dersini severek, isteyerek yapan öğrenci diğerlerine göre daha başarılı olur. Çocuktan uzun zaman sonra eve gelen, çalışma takibini yapamayan, eve geldiğinde ise daha çok ev işleri veya işyerinden getirdiği işlerle meşgul olan anne-babaların çocuklarından ciddi bir başarı ve gayret beklemeleri doğal değildir.
Çocuğun başarılı olmasında sistemli ve düzenli çalışması ve programlı olması ne kadar çok önemliyse aile içinde ev ortamında çalışan öğrencinin anne-babasının da hayatlarını bir programa bağlamaları ve çocuklarının çalışma düzenini bu programa dahil etmeleri gereklidir.
Çocuk ders çalışırken, anne-babanın TV seyredip çay içtiği, gezmeye gittiği ya da misafirlikte olduğu bir ortamda "hadi sen odana gidip ders çalış" dendiğinde çocuk odasına gider ders çalışır, ancak aklı dışarıda kalır.
İki kardeşli evlerde çocukların çalışma zamanları birbirine uygun olarak ayarlanmalıdır. Biri ders çalışıp, diğeri TV, bilgisayarla meşgul olmamalıdır.
Çocuğumun okul başarısını artırmak için ne yapabilirim?
Onun en iyi nasıl öğrendiğini, hangi yöntemle daha iyi öğrendiğini birlikte tespit edin. Okuyarak, yazarak, dinleyerek, anlatarak mı daha iyi öğreniyor?
"Doğru dürüst çalışmıyorsun", "Az çalışıyorsun" şeklinde uyarıların yerine "Çalışmalarını gözden geçir, eksiklerini beraber belirleyelim, bu süre bu ders için yeterli mi?" şeklinde cümleler kullanalım.
Ders çalışma ve çalışmamanın sonuçları hakkında konuşun. Düzenli tekrar yapmadığında konuların birikeceğini, çalışma isteksizliğinin oluşacağını unutmayın.
Çalışma süresi her öğrenciye göre farklılık gösterir. Bazı öğrenciler için 20 dakika, bazıları için 40 dakika gerekebilir.
Çocuk ders çalışırken ondan bir şey istemeyin.
Her defasında ödül vermeyin. Başarı kendi başına ödüldür.
TV, bilgisayarı kontrol altına alın.
Çocuğun başarısını değerlendirirken arkadaş ya da sınıfına göre değil, bir önceki durumuyla karşılaştırarak değerlendirin.
Çocuğun konsantre olacağı uygun çalışma ortamı hazırlayın. Dikkatini dağıtacak ya da aklının sizin bulunduğunuz odada kalmasını sağlayacak ortamlar oluşturmayın.
Sadece dersler odaklı konuşma ve iletişim kurmayın. Sosyal, duygusal, güncel meseleler hakkında konuşun.
Yatmadan tekrar yapmasını sağlayın. 10 dakikalık gözden geçirme, okuma şeklinde tekrar öğrenilenlerin kalıcı olmasını sağlar.
Kontrollü takip yapın. Sadece ödevlerini yaptın mı, derslerini bitirdin mi? şeklinde soru-cevaplı takip yüzeysel bir takiptir. Neler anladığını, öğrendiğini soru-cevap şeklinde sorun.
Sürekli ders çalışmasını istemeyin. Bu sadece çalışma zorunluluğunu hatırlatır. Çocukta herhangi bir istek ve gayret oluşturmaz.
Bunun yerine ne zaman çalışacağına, ne zaman dinleneceğine ait olan bir program hazırlayın. Ya da hazırlanmış böyle bir program varsa beraber takip edin. Sosyal faaliyetlere programda yer vermesini sağlayın.
Mümkün oldukça yatmadan önce TV izlemesine müsaade etmeyin.
Eve gelir gelmez derse oturtmayın. Sevdiği şeylerle meşgul olmasını sağlayarak
okul stresinden uzaklaşması için yardımcı olun.
Çocuğun başarısızlık nedenlerini iyi tespit edin. Bazen çocuk evde düzenli çalışır.
Ama istenilen başarıyı elde edemez. Bunun nedeni derste konuyu iyi öğrenememesi olabilir
ÇOCUĞA DÜZEN VE SORUMLULUK KAZANDIRMA
Çocuğa odasını düzenli tutması yolunda sorumluluk aşılarken öncelikle çocuğun yaşına uygun yaklaşımlarda bulunmak gerekir.
Küçük yaştaki çocuklarda anne - çocuk düzene yönelik bu tür işleri birlikte bir oyun gibi başlatabilirler, sonra anne çocuğun tek başına yapmasını teşvik eder ve başarısını ödüllendirir. Ödüllendirmenin mutlaka bir şeylerin alınması ile olması gerekmez; sıcak bir bakış, sarılma, övgü dolu sözler ya da beraber yapılacak bir etkinlik çocuğun olumlu davranışlarını pekiştirebilir.
Ergenliğe yaklaştıkça çocuk artık odasına izinsiz girilmesi, özel eşyalarının yerlerinin değiştirilmesi gibi konularda hassaslaşır. Bu yaşlarda annelerin gencin "özelini" yaratma çabalarını dikkate almaları, sürekli eleştirmek yerine, ona da karar hakkı bırakan önerilerde bulunmaları uygundur. (Örneğin; "Eşyalarını dolabına yerleştirirsen, daha iyi olmaz mı, ne dersin?")
Temelinde sevgi ve anlayış olduğu sürece her yaş döneminde bu tür etkileşim sorunlarının daha hızlı ve rahat çözümlenebileceği unutulmamalıdır. Karşılaştırmalar yapmak (Örneğin; "Ablan ne kadar düzenli. Sen hiç ona benzemiyorsun") ve sürekli uyarılarda bulunmak çoğu kez çocukta inatlaşmaya yol açıp yılgınlık ve kızgınlık duyguları uyandırabilir. Tekrar tekrar söylenen sözler ve yapılan eleştiriler (Örneğin; "Çok dağınık bir çocuksun" gibi doğrudan ya da "Kızım düzenli olmayı beceremez" gibi dolaylı ifadeler) benzetmeler (teyzesine çekmiş; onun gibi tembel vb.) çocuğun bu rolü benimsemesine yol açabilir ve değişme çabasını engelleyebilir. Bu nedenle anne ve babanın birbirleri ya da yakınları ile konuşmalarında konuyu çocuğun dağınıklılığına getirmemeleri önerilir.
Ebeveynliğin püf noktaları
|
1. Kardeş rekabeti normaldir ve iki veya daha fazla çocuğu olan her ailede görülür. Üç yaş daha küçük doğan çocuklarda daha yoğundur. Rekabet ebeveynler rekabetçi olduğunda artar; saygılı ve işbirlikçi insanlar olduklarında azalır.
2. Sorunlar çocukların şarta bağlı sevildiklerini düşündüklerinde ortaya çıkar. Ebeveynler, eşsizliği ve farklılığı vurgulayan işbirlikçilik yerine, kıyaslamayı ve yargılamayı vurgulayan yarışmacılık üzerinde duruyorlarsa, kardeş rekabeti kontrolden çıkabilir. Sevgi mesajının yerini bulduğundan ve çocukların eşsiz insanlar olarak sevildiklerinden emin olun.
3. Bir çocuğun ailede yer ve önem edinme şeklinde bir değişiklik varsa, bütün diğer çocuklar da buldukları yerleri yeniden değerlendirmek zorunda kalacaklardır. Genellikle ebeveynler terapiye gittiklerinde, "problem" çocuk iyi davranmaya başlarken, "iyi" çocuk kötüleşir. Bu, her bir çocuk ailedeki özel yerlerinin ayrımına varana kadar normaldir.
|
7 - 9 YAŞ ÇOCUK GELİŞİMİ
7 - 8 Yaş Çocukları
|
7 YAŞ
7 yaş çocuk için oldukça önemli bir dönemdir. Bu yaş “7 yaş buhran dönemi”, “ikinci kaprisler dönemi” ya da “sosyal benliği keşfetme aşaması” diye adlandırılır.
Bu dönemde çocuk sosyal benliğini keşfeder. Ben kimim, etrafımdaki bireyler kimlerdir, benimle onlar arsındaki mesafe nedir, gibi sorular sorar. Çocuk bu dönemde sosyal bir varlık olarak toplum içinde yerini alma buhranı içindedir.
Mantıklı, yumuşak başlı, hüzünlü, hayalci, ben merkezci, toleranslı, sıkılgan, arkadaş canlısı, endişeli, çekingen ve üretkendir.
Yeteneklerini tekrar tekrar prova etmek ve geliştirmek ister.
Kendi dünyasının kontrolünü elinde tutmak ister. Küçük düşmekten korkar, şikayet eder, küser ve kendini eleştirir.
Bir şeyler biriktirir. Olayların iç yüzünü kavrayabilir. Özveride bulunarak uzlaşır, tanımadıklarıyla iyi geçinemez. Harekete geçmeden önce çekimserdir.
Duyguları açısından tehlikeli yaştadır. Kendini başkasının yerine koyabilir. Anne-babasının sevgisine ihtiyaç duyar.
8 - 9 YAŞ
Daha çok yetişkine benzer, yeni fikirleri sever, gösteriden hoşlanır. Barışsever ve coşkuludur. Anne-babasına bağımlıdır. Giderek gelişen zekaya ve içgörüye sahiptir. Dikkafalıdır.
Kendini ilgilendirmeyen konulara kulak misafiri olur. Para ilgisini çeker. Sevgisini gösterir, övülmeyi bekler, güvenilmeyi ister.
Bağımsızlığının peşindedir, eleştiriseldir, karşı cinse karşıdır, motor becerileri gelişmiştir. Başkalarını dünür, terbiyelidir. Kendini kontrol eder.
Dağınıktır. Eskiye oranla daha düşünen ve kendi iç dünyasında sebep-sonuç ilişkileri aramaya başlar.
Üçüncü çocukluk döneminde üzerinde durulması gerekli önemli bir husus, çocuğun kişisel merakını tatmin edebilmesi için ona keşif görevleri verilerek gelişiminin desteklenmesidir. Çocukların kişisel merakları gerçeklerle temas ettikçe tatmin olur. Merak çocukları hayata sevk eden önemli bir özelliktir.
|
YUKARIDAKİ BİLGİLER ALINTIDIR.
|
|